Kadınların ne istediği sorusu, insanlık tarihinin en büyük gizemlerinden biri olarak kalmaya devam ediyor. Antik Yunan filozoflarından Orta Çağ şairlerine, hatta mahalledeki çay sohbetlerine kadar herkes bu soruya bir cevap aramış, ama kimse tam anlamıyla “İşte bu!” diye haykıramamış. Ta ki sahneye Jordan Peterson çıkana kadar. Evet, o sakallı, derin sesli Kanadalı psikolog ve yazar. Peterson’un iddiası oldukça net: Kadınlar “uygarlaşmış” erkekleri istiyor. Yani hem fiziksel olarak güçlü, yetkin ve lider ruhlu, hem de duygusal derinliği olan, şefkatli ve güvenilir bir adam. Bir yanda mağarada ayı kovabilecek kadar sert, diğer yanda bir kedi videosu izlerken gözleri dolan bir kahraman. Peki, bu teori gerçekten tutarlı mı? Kadınlar böyle bir “tam paket” mi arıyor, yoksa Peterson bize evrimsel bir peri masalı mı anlatıyor? Gelin, bu soruyu derinlemesine inceleyelim; hem eğlenelim, hem öğrenelim, hem de biraz şaşıralım.
Bu yazıda, Peterson’un kadınların partner seçimine dair görüşlerini enine boyuna masaya yatıracağız. Evrimsel psikolojinin temellerinden modern sosyal dinamiklere, teoriye yöneltilen eleştirilerden savunmalara kadar her şeyi didik didik edeceğiz. Kemerlerinizi bağlayın, çünkü bu uzun ama keyifli bir macera olacak!
Peterson’un Teorisi: Kadınlar Neden “Uygarlaşmış” Erkek Peşinde?
Jordan Peterson’a göre, kadınların partner seçiminde aradığı şey aslında çok karmaşık değil: Güçlü ama kaba olmayan, yetkin ama kibirli olmayan, şefkatli ama zayıf da olmayan bir erkek. Bir nevi “evrimsel İsviçre çakısı” gibi bir karakter. Bu “uygarlaşmış erkek” tanımı, hem vahşi doğada hayatta kalabilecek kadar dayanıklı, hem de modern dünyada bir aile kurup çocuklara masal okuyabilecek kadar hassas birini işaret ediyor. Peki, bu fikir nereden geliyor? Peterson’un teorisi hangi temellere dayanıyor ve neden bu kadar dikkat çekiyor?
Evrimsel Psikoloji: Mağara Günlerinden Tinder’a
Peterson’un “uygarlaşmış erkek” teorisinin kökeni, evrimsel psikolojinin derin ve karmaşık sularında yatıyor. Şöyle bir sahne hayal edin: Binlerce yıl önce, taş devrinde bir mağarada yaşayan bir kadın var. Bu kadının hayatta kalması ve çocuklarını büyütebilmesi için bir erkeğe ihtiyacı var. Ama bu erkek kim olacak? Tabii ki avlanabilen, düşmanları püskürtebilen ve ailesine yiyecek getirebilen biri. Yani fiziksel olarak güçlü, liderlik yapabilen ve baskın bir karakter. Ancak iş burada bitmiyor. Eğer bu erkek sadece kas yığını bir vahşi olsaydı, mağarada kaos çıkarır, çocuklara bağırır ve huzuru bozardı. İşte bu yüzden kadınlar, hem güçlü hem de “uygar” bir dengeye sahip erkekleri tercih etmeye başladı. Peterson’a göre, bu tercih binlerce yıl boyunca genlerimize işledi ve bugün bile bilinçaltımızda etkili.
Bilimsel veriler bu fikri destekliyor mu? Kesinlikle evet, ama bazı çekincelerle. 2018’de Evolutionary Psychology dergisinde yayımlanan bir çalışma, kadınların partner seçiminde “koruma” ve “kaynak sağlama” kapasitesine öncelik verdiğini ortaya koyuyor. Araştırmaya katılan kadınlar, bir erkeğin fiziksel gücünü ve yetkinliğini çekici bulduklarını belirtmiş. Ancak aynı çalışma, uzun vadeli ilişkilerde “duygusal istikrar”, “güvenilirlik” ve “şefkat” gibi özelliklerin de en az fiziksel güç kadar önemli olduğunu gösteriyor. Yani bir erkek, hem bir kaplanla dövüşebilmeli hem de akşam eve gelip “Bugün nasılsın, sevgilim?” diye sorabilmeli. Peterson’un “şefkatli ama güçlü” tezi, bu verilerle örtüşüyor gibi görünüyor.
Peki, evrimsel psikoloji bu kadar basit mi? Tabii ki hayır. Kadınların partner seçiminde aradığı özellikler, sadece fiziksel güç ve koruma kapasitesiyle sınırlı değil. Örneğin, sosyal statü, zeka, mizah anlayışı ve hatta yaratıcılık gibi unsurlar da devreye giriyor. Bir erkeğin sosyal çevresinde saygı görmesi, kadınlar için büyük bir çekim unsuru olabilir. Neden mi? Çünkü bu, erkeğin topluluk içinde liderlik yapabileceğini ve ailesine daha iyi bir gelecek sağlayabileceğini gösterir. Antropolog Helen Fisher’a göre, kadınlar, erkeğin “genetik kalitesine” dair ipuçları arar. Bu ipuçları, fiziksel simetri (yani yakışıklılık), sağlıklı bir görünüm ve hatta erkeğin kokusu gibi biyolojik faktörlerle ilişkilendirilebilir. Ancak Peterson, bu biyolojik unsurların ötesine geçerek, erkeğin karakter özelliklerinin de kritik olduğunu savunuyor. Yani bir erkek, sadece kaslı bir avcı değil, aynı zamanda duygusal olarak olgun ve güvenilir bir partner olmalı.
Evrimsel psikolojinin bir diğer ilginç yönü, kadınların partner seçiminde “çiftleşme stratejileri” geliştirmiş olması. Kısa vadeli ilişkilerde (örneğin, bir gecelik macera), kadınlar genellikle fiziksel çekiciliğe ve “alfa” özelliklere odaklanabilir. Ancak uzun vadeli bir ilişki söz konusu olduğunda, işler değişir. Burada devreye “beta” özellikler girer: sadakat, şefkat, sabır ve duygusal destek. Peterson’un teorisi, bu iki stratejinin birleşimi gibi görünüyor: Kadınlar, hem alfa hem de beta özelliklere sahip bir “hibrit” erkek arıyor. Mesela, bir kadın sevgilisinin hem maraton koşup madalya kazanmasını hem de yarış sonrası eve gelip “Sana sarılmak istiyorum” demesini isteyebilir. Bu, evrimsel bir arayışın modern dünyaya uyarlanmış hali olabilir.
Peki, bu teori pratikte nasıl işliyor? Günümüzün Tinder çağında, kadınların profillerde neye baktığını düşünelim. Araştırmalar, kadınların uzun boylu, kendine güvenli ve fit erkekleri daha çok “sağa kaydırdığını” gösteriyor. Ama mesajlaşma aşamasına gelindiğinde, eğer erkek kaba, ilgisiz veya duygusal olarak soğuksa, oyun biter. İşte burada Peterson’un “uygarlaşma” vurgusu devreye giriyor: Fiziksel çekicilik kapıyı açar, ama şefkat ve yetkinlik sizi içeride tutar.
Evrimsel psikolojinin eleştirilerine de değinmek gerek. Bazı uzmanlar, bu teorinin modern dünyayı yeterince açıklamadığını düşünüyor. Örneğin, kadınların ekonomik bağımsızlığının artmasıyla, “kaynak sağlama” ihtiyacı azaldı. Artık bir erkekten “avcı” olmasını beklemek yerine, onunla ortak bir yaşam tarzı kurmak daha önemli hale geldi. Yine de Peterson, bu evrimsel kodların tamamen kaybolmadığını, sadece şekil değiştirdiğini savunuyor. Sizce bu kodlar hâlâ geçerli mi? Birazdan sosyal dinamiklere geçerek bu soruyu daha da açacağız.
Sosyal Dinamikler: Toplumun Erkeklere Mesajı
Evrimsel psikoloji bir yana, bir de modern dünyanın gerçekleri var. Kadınlar artık sadece “kas yığını” bir erkek istemiyor; toplum, erkeklerden çok daha fazlasını bekliyor. Hem kariyerde başarılı ol, hem evde çocuklarla ilgilen, hem de duygusal olarak destekleyici ol. Peterson, bu noktada ilginç bir tez ortaya atıyor: Kadınların bilinçaltında hâlâ o eski evrimsel kodlar var, ama modern dünya bu kodları “uygarlaştırdı”. Yani bir kadın, bir CEO’yu çekici bulabilir, ama o CEO eve gelip çocuklarla Lego oynarsa, işte o zaman “tamam, bu adam benim için” der.
Bu teoriyi günlük hayattan örneklerle açalım. Diyelim ki bir kadın, sevgilisinin hem spor salonunda ağırlık kaldırmasını hem de hafta sonu kahvaltıda pancake yapmasını istiyor. Bu, Peterson’un teorisinin pratik bir yansıması: Güç ve yetkinlik (ağırlık kaldırmak) ile şefkat ve bakım (pancake yapmak) bir arada. Başka bir örnek: Bir kadın, partnerinin iş yerinde terfi almasını gururla anlatabilir, ama o adam eve gelip “Bugün çok stresliydim, biraz konuşalım mı?” dediğinde daha da mutlu olur. Bu, modern dünyada “uygarlaşmış erkek” talebinin bir göstergesi olabilir.
Sosyal dinamikler sadece bireysel beklentilerle sınırlı değil; kültürel normlar, aile baskısı ve medya da devreye giriyor. Örneğin, Türkiye’de birçok kadın, partnerinden hem ailesine maddi destek olmasını hem de romantik bir sevgili gibi davranmasını bekleyebilir. Batı’da ise “bağımsız ama destekleyici” erkekler daha çok öne çıkıyor. Japonya’da yapılan bir araştırma, kadınların “güçlü erkek” arayışından çok “duygusal uyum” ve “paylaşımcı” bir partner istediğini gösteriyor. Bu farklılıklar, Peterson’un evrimsel temel tezini desteklese de, kültürün bu temeli nasıl şekillendirdiğini açıkça ortaya koyuyor.
Medyanın etkisi de yadsınamaz. Hollywood filmlerinden Netflix dizilerine kadar, kadınların ilgisini çeken erkek karakterler genellikle bu “uygarlaşmış” profili yansıtıyor. Düşünün: The Notebook’taki Noah, hem bir ev inşa edecek kadar yetkin, hem de Allie’ye şiir gibi mektuplar yazacak kadar duygusal. Ya da Marvel filmlerindeki Tony Stark: Zeki, güçlü, lider, ama aynı zamanda sevdiği kadın için kendini feda edebilecek kadar şefkatli. Bu karakterler, Peterson’un teorisinin popüler kültürdeki yansımaları olabilir mi? Belki de medya, kadınların bilinçaltındaki bu beklentiyi besliyor.
Peki, modern kadınların ekonomik bağımsızlığı bu denklemi nasıl etkiliyor? 21. yüzyılda kadınlar, kendi paralarını kazanıyor, kariyer yapıyor ve hayatlarını kendileri şekillendiriyor. Bu durumda, bir erkeğin “kaynak sağlama” rolü eskisi kadar kritik değil. Araştırmalar, yüksek eğitimli ve maddi bağımsız kadınların, partner seçiminde duygusal uyum, ortak ilgi alanları ve yaşam tarzı uyumuna daha çok önem verdiğini gösteriyor. Örneğin, bir kadın “Bu adam benim kadar seyahat etmeyi seviyor mu?” veya “Benimle aynı kitapları okur mu?” gibi sorular sorabilir. Bu, Peterson’un teorisinin modern dünyaya tam uymadığını mı gösteriyor? Yoksa sadece evrimsel kodların yeni bir yorumu mu? Bu soruyu birazdan “Bilinçaltı mı, Kültür mü?” bölümünde daha detaylı ele alacağız.
Son bir taktik: Erkekler için sosyal dinamiklerden faydalanmanın bir yolu, hem yetkinliklerini hem de duygusal taraflarını göstermektir. Mesela, bir kadınla ilk buluşmada sadece iş başarılarınızdan bahsetmeyin; aynı zamanda “Geçen hafta yeğenimle parka gittim, çok eğlendik” gibi bir hikâye anlatın. Bu, hem liderlik kapasitenizi hem de şefkatli yanınızı ortaya koyar. Peterson’un teorisi burada bir rehber olabilir: Kadınlar, dengeli bir paket arıyor.
Eleştiriler ve Savunmalar: Peterson’un Teorisi Ateş Altında
Peterson’un “uygarlaşmış erkek” teorisi, herkesi ikna etmiş değil. Kimileri “Bu adam bir dahi!” diye alkışlarken, kimileri de “Bu ne saçma bir genelleme!” diye veryansın ediyor. Gelin, bu teoriye yöneltilen eleştirileri ve savunmaları detaylıca inceleyelim; hem objektif olalım, hem de biraz tartışalım.
Eleştiri 1: Kadınlar Robot mu, Bilinçleri Yok mu?
Peterson’un teorisine en sert eleştirilerden biri şu soruyla geliyor: “Kadınlar sadece evrimsel bir programın kölesi mi?” Eleştirmenler, kadınların partner seçiminde bilinçli, özgür ve bireysel kararlar verdiğini savunuyor. Mesela, bir kadın “Bu adamın mizah anlayışı beni çok etkiledi, onunla olmak istiyorum” diyebilir. Ya da “Bu adamın değerleri benimkine uymuyor, bu ilişki yürümez” diyerek birini eleyebilir. Peterson’un “bilinçaltı kodlar” vurgusu, bu özgür iradeyi gölgede bırakıyor mu? Kadınlar gerçekten sadece genetik bir algoritmanın esiri mi?
Bu eleştiriye cevap vermek için Peterson’un tam olarak ne dediğine bakalım. O, kadınların robot gibi hareket ettiğini iddia etmiyor; ama bilinçaltımızın seçimlerimizi şekillendiren gizli bir yönetmen olduğunu söylüyor. Örneğin, bir kadın “komik erkek” istediğini düşünebilir, ama o komik erkeğin aynı zamanda kendine güvenen, kararlı ve yetkin biri olmasını bekler. Bu, evrimsel “güç ve yetkinlik” arayışının modern bir yansıması olabilir. Yani bilinçli tercihlerimiz, bilinçaltı kodlarla şekilleniyor olabilir.
Ancak bu noktada bir durup düşünmek gerek. Kadınların partner seçiminde, yaşam deneyimleri, eğitim seviyeleri, kültürel arka planları ve kişisel değerleri de büyük rol oynar. Mesela, bir kadın ailesinin onayını almayan bir partneri seçmek istemeyebilir; bu, evrimsel kodlardan çok sosyal baskının bir sonucu. Ya da kariyer odaklı bir kadın, “Benimle aynı vizyona sahip biri olmalı” diyerek, evrimsel “koruma” arayışından ziyade modern bir beklenti sergileyebilir. 2020’de Personality and Individual Differences dergisinde yayımlanan bir araştırma, kadınların partner seçiminde duygusal zeka, empati ve iletişim becerilerine giderek daha fazla önem verdiğini gösteriyor. Bu özellikler, evrimsel olarak erkeğin aile içinde uyum sağlamasına ve çocuklara rol model olmasına katkı sağlayabilir; ama aynı zamanda bireysel ve bilinçli bir tercihin de göstergesidir.
Peki, bu eleştiriyi nasıl dengeleriz? Belki de gerçek şu: Kadınların seçimleri, evrimsel kodlarla bilinçli kararların bir karışımı. Bir kadın, bir erkeğin uzun boyunu ve güçlü duruşunu çekici bulabilir (evrimsel kod), ama onunla derin bir sohbet edemiyorsa kapıyı gösterebilir (bilinçli tercih). Peterson’un teorisi, bu ikisinin arasındaki dengeyi tam açıklamıyor olabilir.
Eleştiri 2: Geleneksel Roller mi Geri Geliyor?
Bir diğer büyük eleştiri, Peterson’un teorisinin eski moda cinsiyet rollerini cilalayıp önümüze sunduğu yönünde. “Erkek güçlü, kadın korunmaya muhtaç” klişesi mi bu? Feministler, bu görüşün kadınların bireysel özgürlüğünü ve çeşitliliğini yok saydığını düşünüyor. Her kadın illa “şefkatli bir kahraman” mı arıyor? Mesela, kariyerinde zirvede olan, ekonomik olarak bağımsız bir kadın, neden bir “koruyucu” istesin ki? Belki o, sadece iyi bir arkadaş, eşit bir partner ya da tamamen bağımsız bir hayat arıyordur.
Bu eleştiri, modern dünyanın gerçeklerine işaret ediyor. Günümüzde kadınlar, kendi ayakları üzerinde durabiliyor ve partnerlerinden “kurtarıcı” rolü beklemiyor. Örneğin, bir kadın “Ben kendi evimi alırım, ama yanımda beni güldürecek biri olsun yeter” diyebilir. Bu, Peterson’un “güçlü ve yetkin erkek” tanımına ters düşüyor mu? Evet ve hayır. Peterson’un savunucuları şunu söylüyor: O, kadınları zayıf ya da muhtaç göstermiyor; sadece evrimsel gerçekleri açıklıyor. Üstelik “şefkat” vurgusu, erkeklerden duygusal zeka ve hassasiyet de bekliyor ki bu, geleneksel “maço” imajına tamamen ters. Yani Peterson, “Kadınlar evde otursun” demiyor; “Kadınlar, dengeli ve çok yönlü bir partner istiyor” diyor.
Bu noktada bir örnek verelim. Diyelim ki bir kadın, bir yazılım mühendisi. Kendi kariyerinde başarılı, kendi parasını kazanıyor ve hayatından memnun. Bu kadın, partnerinden “beni koru” demesini beklemez; ama onunla derin sohbetler edebilmeyi, ortak projeler yapabilmeyi ve duygusal olarak desteklenmeyi isteyebilir. Peterson’un teorisi, bu kadının “şefkatli ama yetkin” bir erkek arayışını açıklayabilir; ama “koruma” kısmı modern dünyada biraz demode kalıyor.
Eleştirilere karşı bir taktik: Eğer Peterson’un teorisini savunuyorsanız, şunu vurgulayabilirsiniz: “Uygarlaşmış erkek” tanımı, esnektir ve zamana uyum sağlar. Geleneksel rolleri dayatmıyor; sadece insan doğasının temel eğilimlerini modern dünyaya taşıyor. Ama eğer eleştiriyorsanız, şu soruyu sorabilirsiniz: “Her kadın aynı şeyi mi istiyor, yoksa bu teori bireysel farklılıkları mı göz ardı ediyor?”
Savunma: Bilim ve Gerçeklik Peterson’dan Yana mı?
Peterson’un savunucuları, teorinin bilimsel temellere dayandığını öne sürüyor. Örneğin, 2019’da Journal of Personality and Social Psychology’de yayımlanan bir araştırma, kadınların partnerde “güvenilirlik” ve “sosyal statü” aradığını doğruluyor. Bu, evrimsel olarak erkeğin kaynak sağlama ve koruma kapasitesine işaret ediyor. Ancak aynı araştırma, bu tercihlerin kültürden kültüre değişebildiğini de gösteriyor. Mesela, İskandinav ülkelerinde kadınlar, eşitlikçi ve duygusal olarak açık erkekleri tercih ederken, daha geleneksel toplumlarda “güçlü lider” tipi hâlâ revaçta.
Bilimsel veriler bununla sınırlı değil. 2015’te Proceedings of the Royal Society’de yayımlanan bir çalışma, kadınların uzun boylu ve fiziksel olarak sağlıklı erkekleri genetik açıdan çekici bulduğunu gösteriyor. Ama bu erkeklerin kaba veya bencil olması, tüm çekiciliği yok ediyor. İşte Peterson’un “şefkat” vurgusu burada devreye giriyor: Kadınlar, hem genetik kalite hem de karakter kalitesi arıyor.
Ancak bilim, Peterson’u tam olarak desteklemiyor. Bazı araştırmalar, kadınların partner seçiminde fiziksel çekicilikten çok kişilik özelliklerine ve duygusal uyuma odaklandığını gösteriyor. Örneğin, bir kadın “Bu adam yakışıklı ama beni anlamıyor” derse, fiziksel avantajlar işe yaramayabilir. Ayrıca, modern dünyada kadınların kendi statüleri de seçimlerini etkiliyor. Yüksek eğitimli bir kadın, partnerinde de benzer bir eğitim seviyesi arayabilir; bu, evrimsel “koruma” arayışından çok, ortak bir yaşam vizyonuyla ilgili.
Sonuç olarak, bilim hem Peterson’u haklı çıkarıyor hem de eleştirilere kapı açıyor. Evrimsel kodlar hâlâ var, ama modern dünya bu kodları yeniden şekillendiriyor. Sizce hangisi daha ağır basıyor? Bu soruyu birazdan “Bilinçaltı mı, Kültür mü?” bölümünde daha derinlemesine tartışacağız.
Bilinçaltı mı, Kültür mü? Kadınların Seçimlerini Ne Şekillendiriyor?
Peterson’un teorisi, kadınların partner seçiminde bilinçaltı evrimsel kodlarla hareket ettiğini söylüyor. Ama bu kodlar, modern dünyada ne kadar geçerli? Acaba seçimlerimizi şekillendiren asıl güç kültür mü, yoksa hâlâ mağara günlerinden kalma içgüdülerimiz mi? Gelin, bu ikilemi adım adım çözelim.
Evrimsel Kodlar: Hâlâ İşe Yarıyor mu?
Evrimsel psikolojiye göre, kadınların partner seçiminde binlerce yıllık bir miras var. Diyelim ki bir kadın, bir barda iki erkekle karşılaşıyor. Biri uzun boylu, kaslı ve kendine güvenli; diğeri kısa boylu ama inanılmaz kibar ve düşünceli. Evrimsel açıdan, kadın bilinçaltında “uzun boy = iyi genler, koruma kapasitesi” diye düşünebilir. 2015’te Proceedings of the Royal Society’de yayımlanan bir çalışma, kadınların genelde uzun boylu erkekleri çekici bulduğunu doğruluyor. Ama iş burada bitmiyor. Eğer o uzun boylu adam kaba, bencil veya duygusal olarak erişilemezse, kadın “Teşekkürler, ben almayayım” diyor. İşte Peterson’un “şefkat” vurgusu burada anlam kazanıyor: Evrimsel kodlar, sadece gücü değil, dengeyi de arıyor.
Peki, bu kodlar nasıl çalışıyor? Evrimsel psikolog David Buss’a göre, kadınlar, partner seçiminde “çiftleşme değeri” denen bir kavramı değerlendiriyor. Bu değer, erkeğin genetik kalitesini (fiziksel sağlık, simetri), kaynak sağlama kapasitesini (statü, zenginlik) ve ebeveynlik potansiyelini (şefkat, sadakat) içeriyor. Örneğin, bir kadın, bir erkeğin sağlıklı görünümünden etkilenebilir (genetik kod), ama onun çocuklarla iyi anlaştığını görünce daha çok bağlanabilir (ebeveynlik potansiyeli). Peterson’un teorisi, bu üç unsurun birleşimi gibi: Kadınlar, hem güçlü hem de “uygar” bir paket istiyor.
Günlük hayattan bir örnek: Bir arkadaşım, sevgilisini “Hem spor yapıyor hem de bana her gün mesaj atıp halimi soruyor” diye tarif ediyor. Spor yapmak, fiziksel yetkinlik; mesaj atmak ise şefkat ve ilgi. Bu, evrimsel kodların modern bir yansıması olabilir. Ama modern dünya, bu kodları nasıl etkiliyor? Mesela, artık fiziksel güç o kadar önemli değil; bir kadın, partnerinin zeki ve yaratıcı olmasını daha çok takdir edebilir. 2017’de Evolutionary Behavioral Sciences’ta yayımlanan bir araştırma, kadınların partnerde zeka ve mizah gibi “zihinsel yetkinlik” özelliklerine giderek daha çok önem verdiğini gösteriyor. Bu, evrimsel kodların değiştiğini mi, yoksa sadece yeni bir forma büründüğünü mü gösteriyor?
Evrimsel kodların pratik bir testi: Bir dahaki sefere bir kadınla sohbet ederken, hem güçlü yanlarınızı (örneğin, bir başarı hikâyesi) hem de şefkatli yanlarınızı (örneğin, birine nasıl yardım ettiğiniz) gösterin. Bakalım hangisi daha çok ilgi çekiyor! Peterson’a göre, ikisinin dengesi altın anahtar.
Sosyal ve Kültürel Filtreler: Modern Kadın Ne Diyor?
Modern dünyada, kadınların partner seçimleri sadece evrimle sınırlı değil. Eğitim, kariyer, aile baskısı, hatta son izlenen romantik komedi bile etkili. Japonya’da yapılan bir araştırma, kadınların “güçlü erkek” arayışından çok “duygusal uyum” ve “paylaşımcı” bir partner peşinde olduğunu gösteriyor. Batı’da ise “bağımsız ama destekleyici” erkekler öne çıkıyor. Peterson bunu kabul ediyor: Evrim temel bir zemin sunuyor, ama kültür bu zemini şekillendiriyor.
Kültürel farklılıkları açalım. Türkiye’de bir kadın, partnerinden hem ailesine saygılı olmasını hem de romantik jestler yapmasını bekleyebilir. ABD’de ise bireysellik ön planda; bir kadın, “Benim hayatıma karışmasın ama yanımda olsun” diyebilir. Hindistan’da ise hâlâ “aileye maddi destek” büyük bir beklenti. Bu çeşitlilik, Peterson’un teorisinin evrensel bir formül sunmadığını, ama temel bir çerçeve sunduğunu gösteriyor.
Medyanın rolü de büyük. Düşünün: Romantik komedilerdeki erkekler genellikle hem çekici hem de duygusal. Notting Hill’deki Hugh Grant, hem ünlü bir aktör hem de utangaç bir aşık. Bu karakterler, kadınların bilinçaltındaki “uygarlaşmış erkek” beklentisini mi yansıtıyor, yoksa bu beklentiyi mi yaratıyor? Belki ikisi birden. Netflix’in son hit dizisi Bridgerton’daki Dük’ü ele alalım: Güçlü, zengin, lider, ama sevdiği kadın için duygusal riskler alıyor. Peterson’un teorisi, tam da bu profili işaret ediyor.
Gerçek hayattan bir örnek: Bir arkadaşım, sevgilisini “Çok iyi yemek yapıyor ve beni güldürüyor” diye seçtiğini söylüyor. Yemek yapmak, evrimsel “kaynak sağlama” olabilir; ama gülmek, tamamen modern bir bonus. Başka bir arkadaşım ise “Beni kariyerimde destekliyor” diyor. Bu, modern kadının partnerden beklediği yeni bir katman: Eşitlik ve ortaklık.
Peki, bu kültürel filtreler evrimsel kodları yok mu ediyor? Hayır, sadece dönüştürüyor. Mesela, bir kadın hâlâ partnerinde “güvenilirlik” arıyor; ama bu güvenilirlik, artık avlanmaktan çok, duygusal istikrar ve sadakat anlamına geliyor. Peterson’un teorisi, bu dönüşümü açıklamakta başarılı olabilir; ama modern kadının çeşitliliğini tam kapsamıyor. Sizce hangisi daha baskın: Evrim mi, kültür mü? Yorumlarınızı bekliyorum!
Kadınların İstedikleri Gerçekten Bir Gizem mi?
Jordan Peterson’un “uygarlaşmış erkek” teorisi, kadınların ne istediği sorusuna hem net hem de tartışmalı bir cevap sunuyor. Güçlü, yetkin, ama aynı zamanda şefkatli ve güvenilir bir erkek… Kulağa hem mantıklı hem de romantik geliyor, değil mi? Evrimsel psikoloji, bu tercihin kökenini açıklıyor: Hem koruma, hem refah, hem de sağlıklı bir aile kurma isteği. Ama eleştiriler de haklı: Kadınlar, sadece bir “hayatta kalma makinesi” değil; bilinçli, özgür ve inanılmaz derecede çeşitli.
Belki de gerçek şu: Kadınların ne istediği, hem evrimin eski şarkılarına hem de modern dünyanın yeni ritimlerine bağlı. Peterson’un teorisi, bu karmaşık dansın bir parçasını aydınlatıyor, ama tüm sahneyi değil. Sonuçta, her kadın kendi hikayesini yazıyor. Bazen bir süper kahramanla, bazen sadece iyi bir dinleyiciyle, bazen de tamamen yalnız kalarak.
Siz ne dersiniz? Kadınların istediği gerçekten “uygarlaşmış” bir erkek mi, yoksa bu sadece Peterson’un bize sattığı eğlenceli bir masal mı? Yorumlarda buluşalım.
İlişkiler Konusunda Kaynak Tavsiyesi: Çekici Alfa Serisi
Kadınlarla iletişim, flört ve ilişkiler konusunda 11 yıllık deneyimi hap gibi tek seferde yutmak ister misin? “Çekici Alfa Serisi” e-kitap setini okuyarak kendi en çekici halini ortaya çıkarabilirsin.
Basit etkileme taktikleriyle şimdiye kadar sonuç alamadıysan bunun sebebi rol yaptığın içindi. Bu kitapları okuyarak rol yapmadan kendini baştan aşağı değiştirerek gerçek bir alfa erkeğine dönüşmenin sırlarını keşfedebilirsin.
Toplam 503 sayfalık Türkiye’nin en kapsamlı ilişki setine sahip ol.
BURADAN detaylı bilgi alabilirsin.